Müzik Önerisi: Edip Akbayram – Aldırma Gönül ( Söz: Sabahattin Ali)
Tam 3 milyar insan…
Sellerin, fırtınaların, savaşların, rejimlerin yapamadığını gözle görülmeyen canlı olmayan bir illet yapıyor.
Dünyayı evine hapsediyor.
3 milyar insan salgının sevdiklerine bulaşmaması için kendisini sevdikleri ile veya tek başına evine kapatıyor.
Dedelerimiz siz ne gördünüz ki bizim gördüklerimizin yanında derken bıyık altından gülüyor muyduk yoksa şükrediyor muyduk içten içe?
Çoluk çocuğa karıştığımızda onların internetten, bilgisayar oyunlarından uzak tutamadığımız için, sokak oyunlarını, kirlenmeyi bile bilmedikleri için üzülmüyor muyduk?
Şimdi ne zor değil mi annelerimizle çocuklarımızı evde tutabilmek!
Geldiğimiz nokta dedelerimizin görmediği çocuklarımızın hayal bile etmediği yoksunluk…
Özgürlüğe yoksunluk…
Dostlarımıza, sevdiklerimize uzaklık…
İşimizden gücümüzden olacağımız korkusu
Gelecek kaygısı…
Hastalığı atlatamayacağımız endişesi…
Tarih mi yazacağız, tarih mi olacağız yoksa?
Meğer anı yaşamak buymuş dedirten, sadece içinde bulunduğumuz günü planlayabildiğimiz sonunu göremediğimiz, biteceğine olan inancımızın kimi zaman kırıldığı yok olduğu akıl almaz zamanlar…
8 Şubat 2020 tarihinde yayınlanan “Mutsuz Mutluluklar” başlıklı yazımda sanki bugünleri düşünerek kaleme aldığım tavsiyelerime tekrar göz attım bugün. Onlara bazı ilaveler ekleyeceğim naçizane kabul ederseniz. Bazılarını deneysel olarak kendi üzerimde deniyorum şu günlerde.
Siz de bir daha gözden geçirin dilerseniz…
#evdekal çağırılarına kulak asın. Sokağa çıkma yasağını siz getirin kendi hükümdarlığınıza-evinize.
Hayat eve gerçekten sığabilir -endişe ve korkularınızı ufak sevinç ve sürprizlerle unutturun kendinize…
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Aborjinler gibi geride kaldı belki ruhlarımız. Durup düşünme, kendi içimize dönme zamanıdır belki…
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma
İç sesimizin de kötüyü fısıldadığı, susturamadığımız zamanları deneyimliyoruz hep birlikte. Beden egzersizi gibi zihinsel egzersizi deneyin mesela.
David J. Lieberman ‘ın Koridor Yayıncılık’tan çıkan Anında Analiz adlı kitabında rastlamıştım “zihinsel dayanıklılık oyunu” na. Olumsuz düşüncelerinizi hedef alan bir hayali ok alın ve hayali yayınızla onları balon gibi patlatın. Bir süre sonra “Candy Crush” oyunu gibi tüm depresif düşünceleri savdığınıza tanık olacaksınız…
Ben alerjiniz yoksa kedi besleyin diyorum. Alın evinize size yoldaş olsun. Ona yuva size neşe olsun.
Çiçeklerle hayvanlarla konuşmak iyi geliyor. Deli gibi görünebiliriz ama bu yaşadıklarımız zaten çılgınca.
Müzik! Dinlemesi ayrı söylemesi ayrı ruh halimizi hemen iyileştiren sihirli melodiler.
Dans!...Açın müziği sonuna kadar başınızı sallayın kalçanızı titretin… iyi geliyor emin olun…
Haberlere tüm gün gömülmeyin. Günde 1 ya da en fazla 2 doz yeterli.
Kaynağı belli olmayan virüs gibi çok hızla yayılan zihinleri öldüren ama doğruluğunu teyit etmediğiniz paylaşımlara sakın alet olmayın “koronadan” beter bu mesajlar…
Ekmek yapın, komposto yapın, yoğurt yapın stok yapmayın…
Yaşanan her şey bir sınav ve yaşanan her şey çok değerli.
Kainattaki önemsizliğimizi burnumuza sokan, basitliği ile hayatımızı karmaşıklaştıran, sahip olduğumuz değerlerimizi ve anın mükemmelliğini bize hatırlatan bu virüse saygı duyun.
Bu sınavı başarıyla geçebilenler sebat edenler olacak.
Sabrın sonu selamet olacak.
Koltukların, mevkilerin, paranın, rütbelerin, aç gözlülüğün sonunu getirecek,
“Tacı” sağlığıyla, bağışıklığı ve sabrıyla tahttından indirecek “BİLİMİN NESLİ” olacak…
2020 insanlığın ve erdemlerinin Bilimle yükseldiği milat olacak!